DEPREM GERÇEĞİ: TÜRKİYE’NİN UNUTMAYA HAKKI YOK
.
BORA KAŞLI
-
HER depremde aynı şey oluyor: Sallanıyoruz, korkuyoruz, dualar ediyoruz. Sonra zaman geçiyor, unutuyoruz. Ama doğa unutmuyor… Ve ne yazık ki hatırlatması da hiç nazik olmuyor.
Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından birinin tam üzerinde. Neredeyse her köşesi bir fay hattının dibinde. Erzincan’dan Van’a, İzmir’den İstanbul’a kadar birçok şehir risk altında. Herkesin dilinde “büyük deprem” var ama pek azımız gerçekten hazırız.
Kentsel dönüşüm deyip duruyoruz mesela… Ama hala binlerce insan, yıkılmaya yüz tutmuş binalarda yaşıyor. Yapı denetimleri çoğu yerde ya yetersiz ya da hiç yapılmamış. “Bize bir şey olmaz” diye diye yıllar geçmiş.
Oysa biliyoruz: Deprem öldürmez, ihmal öldürür. Eksik bırakılmış bir kolon, yıllardır denetlenmemiş bir apartman, son dakikaya bırakılmış bir acil çanta… Bunlar hayatımızın kaderini belirliyor.
Peki biz ne yapabiliriz? Öncelikle unutmayacağız. Bu yaşadıklarımızı, yitirdiklerimizi aklımızda tutacağız. Evimiz sağlam mı, bulunduğumuz bölge riskli mi, acil durumda ne yapmalıyız… Bunları bilmek artık lüks değil, zorunluluk.
Devletin görevi elbette büyük: Sağlam şehirler kurmak, denetimi sıkı tutmak, halkı bilinçlendirmek. Ama bizim de sorumluluğumuz var. Çünkü afet anında ilk önce birbirimize yardım edeceğiz. Komşumuza, çocuğumuza, yaşlımıza…
Bu topraklar bizim. Güzel günler de yaşadık, acı günler de… Ama hep birlikte ayağa kalktık. Şimdi yeniden, unutmadan, ertelemeden harekete geçme zamanı.
Çünkü bir deprem daha olmadan, biz hazır olmalıyız. Hazırlıklı olmak sadece hayatta kalmak değil; sevdiklerimizi korumak, geleceğimizi korumak demek.
Unutma, Türkiye, unutma Antalya, unutma Gazipaşa: Depremi engelleyemeyiz ama hazırlıklı olabiliriz. Ve bu, yapabileceğimiz en büyük iyilik olur hem kendimize, hem birbirimize.
