ÜRETİM EKONOMİSİ VE ENFLASYON
.

BORA KAŞLI
-EKONOMİYİ bir yorumla açıklarsak, enflasyon basitçe arz ve talep arasındaki dengesizlikten doğar. Ne var ki iktisat bu kadar basit bir denklem değildir. Hatta bazı Marksist iktisatçıların, eksikleri olsa da, iktisadın tarihsel evrimi konusunda burjuva iktisadına kıyasla çok daha tutarlı bir çerçeve sunduklarını söylemek mümkündür. Onlara göre enflasyonun gerçek sorumlusu; Devletle Bütünleşmiş Tekelci Sermaye (DBTS) adını verdikleri yapıdadır.
Bu yapıda tekelci sermaye hem fiyatı hem miktarı belirler. Devlet ise esnek para politikalarıyla bu fiyat artışlarını mümkün kılar. Böylece finans kapitalin yolları açılır, riskler topluma, kazançlar ise sermayeye yazılır. Sonuç? Her zamanki gibi kaybeden yine halktır.
Bugün Bezos’un, Musk’ın, Zuckerberg’ün servetlerini katlaması tesadüf değildir; devletle iç içe geçmiş bir sermaye düzeninin doğal sonucudur. Buna da adına neo-liberalizm denilen yeni makyajlı kapitalist model rehberlik etmektedir.
İnsan Odaklı Ekonomi Neden Yok Sayılıyor?
İktisat okullarında okutulan modellerin neredeyse tamamı insanı değil sistemi merkeze alır. Oysa Lindsay gibi düşünürler Marx’ın emek-değer teorisinin teknik açıdan geçersiz olabileceğini kabul etse de, işçiler açısından bunun doğal bir hak teoremi niteliği taşıdığını söyler. Marx’ın öngördüğü toplum düzeni “ideal” olabilir ama en azından insana odaklanır.
Santa Fe Enstitüsü gibi kurumların geleneksel iktisat eğitimine tepki göstermesi boşuna değildir. Çünkü bugün iktisat biliminin önemli bir bölümü gerçek insan yaşamını hesaba katmayan soyut modellerden ibarettir.
Neo-liberallerin reçetesi: Ücretleri kıs, vergileri artır, talebi düşür
Bugün enflasyonist ortamlarda dahi işçiye, memura, köylüye yapılacak ücret artışına karşı çıkan bir neo-liberal zümre var. Mantıkları basit:
“Talebi kısmak için ücretleri düşür ve vergiyi artır.”
Ekonomi bu kadar basitse, o zaman 16.000 TL emekli maaşıyla yaşayan bir insan nasıl tasarruf yapacak? Tasarrufu yatırıma dönüştüren kimdir? Bu ülkede tasarruf yapabilenler yoksullar mı? Elbette hayır. Zaten iktisadı tarih boyunca yazanlar da hep orta ve üst gelir grupları değil miydi?
Sorun yalnız enflasyon değil: Sorun verimsizlik ve gelir dağılımı
Bugün dünyanın temel ekonomik sorunu tek başına enflasyon değildir. Sorun verimsizliktir. Sorun gelirin adil dağıtılmamasıdır. Hayek’in ünlü sözü vardır:
“Zengin veya fakir herkes gelirini beceri ve şans karışımı bir oyuna borçludur.”
Peki, Afrika’da doğan Fatma ile Norveç’te doğan Knut aynı şansa mı sahiptir?
Hayatın başlangıç çizgisi eşit değilse, oyunun adil olduğunu kim iddia edebilir?
Hayek’in mantığına göre açlıktan ölen insanlar “becerilerini kullanamadıkları için” geri kalmışlardır. Dolayısıyla sonuçlardan kendileri sorumludur! Bu, piyasa ahlakı değil; olsa olsa piyasa acımasızlığıdır.
Asıl Soru Şudur:
– Bu insanlar neden aç?
– Liberalizm insanlara ne veriyor?
– Neden birileri Monte Carlo’da binlerce dolarlık kahvaltı yaparken diğerleri ekmek bulamıyor?
– Neden bazı ülkeler dış yardıma muhtaç hale geliyor?
– Açlıkla mücadele eden insanlar gerçekten “aptal” oldukları için mi geri kaldılar?
Cevap basit:
Dünya serveti adil dağılmıyor.
Enflasyon ise bu adaletsizliği daha da büyüten bir ateş.
Türkiye’de Neden İşsizlik Var?
Klasik liberallere göre serbest piyasada herkes tam istihdamdadır. Devlet müdahalesine ihtiyaç yoktur. Peki ya gerçek? 1929 Büyük Buhran… Tarihin en büyük ekonomik çöküşü bu teoriyi yerle bir etti ve dünya Keynesyen modele geçti.
Keynes’in temel kuralı şudur:
“İstihdam arttıkça milli gelir artar.”
Bu doğrudur, ancak bir şartla: Devlet kaynakları israf etmeyecek, gösterişten uzak duracak, liyakatsiz kişileri kritik pozisyonlara getirmeyecektir.
Aksi halde en iyi ekonomik model bile çöker.
Planlı Ekonomi Neden Gereklidir?
Planlı ekonomi sadece sosyalist ülkelere özgü değildir. ABD’den Japonya’ya kadar pek çok kapitalist ülke belirli dönemlerde planlı ekonomi uygulamıştır. Bugün Çin’in dünya devi olmasının temel sebebi de 1980 öncesi planlı ekonomi döneminde biriktirdiği sermayedir.
Sonuç: Kapitalizmin Bunalımı Derinleşiyor
Enflasyon sebep, gelir adaletsizliği sonuçtur. Enflasyon arttıkça tasarruflar erir, ücretler düşer, dış ticaret bozulur, toplum yoksullaşır. Bugün bize dayatılan tek çözüm yolu serbest piyasa rekabeti değildir. Sıfır enflasyon, düşük işsizlik, istikrarlı döviz mümkündür. Tarihte bunun örnekleri vardır. Ekonomi dergilerinde çıkan “fintech teknolojimiz büyüyor”, “yatırımlarımız yüzde 10 arttı” başlıklı haberler toplumun yalnızca küçük bir kesimini ilgilendiriyor. Halkın gündemi bambaşka: İstihdam istiyor, adalet istiyor, hakkaniyet istiyor. Ve ben de bu yüzden aynı noktada duruyorum: İstihdam artsın, milli gelir artsın. Ama bu kez nepotizme sapmadan, liyakati yok saymadan…Üretim ekonomisine geçilsin.