26 Aralık 2024 - Perşembe

YENİ YIL SÜRPRİZİ

.

Yazar - BORA KAŞLI
Okuma Süresi: 4 dk.
117 okunma
BORA KAŞLI

BORA KAŞLI

-
Google News

TÜRKİYE’DE asgari ücret, geniş bir kesimin gelir düzeyini belirleyen temel göstergelerden biri olma özelliğini taşıyor. 2024 yılının son günlerine yaklaştığımız bu dönemde, son asgari ücret artışı ve bunun çalışanlar üzerindeki etkileri tartışılmaya devam ediyor. Ancak bu tartışmaların odağında sadece rakamsal artışlar değil, asgari ücretin alım gücü ve ekonomik dengeler üzerindeki etkisi de yer almalı.

 

ASGARİ ÜCRETTE ARTIŞ MI, GERÇEK BİR İYİLEŞME Mİ?

Son düzenlemeyle birlikte asgari ücret bir kez daha nominal olarak artırıldı. Bu artış ilk bakışta olumlu bir gelişme gibi görünse de, asıl mesele “gerçek artış” kavramında düğümleniyor. Yani, asgari ücretlinin cebindeki paranın satın alabileceği ürün ve hizmet miktarı ne kadar arttı?

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre enflasyonun yüksek seyrettiği bir ekonomik iklimde, maaşlara yapılan zamlar alım gücündeki düşüşü dengelemekten çok uzak kalabiliyor. Temel ihtiyaçlar olan gıda, barınma ve enerji kalemlerindeki fiyat artışları, asgari ücret artışlarını adeta “eritiyor.” Bu durum, çalışanların ekonomik refahını artırmak yerine, sadece mevcut kayıplarını telafi etmeye yönelik bir düzenleme gibi algılanıyor.

 

ASGARİ ÜCRETLİNİN YAŞAM KALİTESİ

Asgari ücretle geçinen bir bireyin ya da ailenin yaşam koşullarını değerlendirdiğimizde, tablo çok daha karmaşık bir hale geliyor. Bugün birçok asgari ücretli, kazancının büyük bir kısmını kira, faturalar ve gıda gibi temel ihtiyaçlara harcıyor. Öyle ki, barınma masrafları tek başına maaşın %50-60’sini bulabiliyor. Üstelik büyük şehirlerde yaşayanlar için bu oran daha da yukarılara çıkıyor.

Bunun yanında, asgari ücretle çalışan bireylerin tasarruf yapma ya da kendilerini ve ailelerini geliştirme gibi imkanları giderek azalıyor. Eğitim, sağlık ve sosyal aktivitelere ayrılabilecek bütçe neredeyse kalmıyor. Bu durum, asgari ücretli bireylerin uzun vadede yaşam kalitesinin düşmesine ve toplumsal refahın zayıflamasına yol açıyor.

 

EKONOMİK VE SOSYAL ETKİLER

Asgari ücret artışları sadece çalışanların değil, işverenlerin de dengesini etkiliyor. İşverenler, artan maaş maliyetlerini dengelemek için genellikle fiyat artışlarına yöneliyor, bu da bir enflasyon sarmalına yol açabiliyor. Diğer yandan, artan maliyetler nedeniyle kayıt dışı istihdamın artması ya da çalışanların daha kötü koşullarda çalışmaya zorlanması gibi riskler de söz konusu. Ancak asgari ücretin sadece mali bir yük olarak görülmesi yanıltıcı olur. Asgari ücretin insanca yaşamaya yetecek bir düzeyde olması, toplumun genel huzur ve refah seviyesini artırır, ekonomik büyümeyi destekler ve iş gücü verimliliğini yükseltir. Bu nedenle, asgari ücret politikaları bir dengeleme unsuru olarak ele alınmalı ve uzun vadeli ekonomik hedeflerle uyumlu bir şekilde planlanmalıdır.

 

DAHA FAZLASI MÜMKÜN MÜ?

Son asgari ücret artışı, çalışanların günlük yaşamlarındaki zorlukları tamamen ortadan kaldırmasa da bir nebze olsun hafifletmeyi hedefliyor. Ancak uzun vadede, bu artışların tek başına yeterli olmadığı bir gerçek. Asgari ücretin alım gücünü artırmaya yönelik düzenlemelerin yanı sıra, sosyal destek programları, vergilendirme politikaları ve iş gücü piyasasındaki reformlar hayata geçirilmedikçe, asgari ücretli bireylerin yaşam koşullarında kalıcı bir iyileşme sağlanması zor görünüyor.

Türkiye’nin ekonomik potansiyeli, sadece büyüme rakamlarıyla değil, toplumun her kesiminin refahıyla değerlendirilmeli. Ve bu refah, asgari ücretlinin yaşamında somut bir karşılık bulmalı. Çünkü daha adil bir ücret politikası, daha güçlü bir toplumsal yapı demektir.

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.