05 Eylül 2024 - Perşembe

TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF MODELİ VE OSHİMEN

.

Yazar - BORA KAŞLI
Okuma Süresi: 13 dk.
159 okunma
BORA KAŞLI

BORA KAŞLI

-
Google News

EĞİTİM, toplumun geleceğinin inşası, nitelikli iş gücünün planlanıp yetiştirilmesi ve kültürel olarak dönüşümü bakımından stratejik bir alandır. Eğitim, iktisadî sistemden bağımsız ve kopuk değildir, tersine iktisadî sistemden etkilenir ve iktisadî sistemin ihtiyaçlarına göre şekillenir. Bu model içinde işsizlik doğal olarak sürekli artarken istihdam içinde hizmet sektörünün payı % 65’leri bulmuş, sanayinin payı %22, tarımın payı ise%18’ler düzeyinde kalmıştır. Eğitim sistemimiz, planı bir kenara bırakarak, serbest piyasanın arz/talep dengesi içinde haddinden fazla büyüyen hizmetler sektörüne yönelik insan kaynağı yetiştirmiştir. Bu süreçte yükseköğretime ve dolayısıyla bunun yolu olarak akademik liselere yönelim artmış, üretimin ve sanayileşmenin daha geri plana itilmesiyle meslekî eğitime olan yönelim düşmüştür. Akademik eğitime yönelim merkezî, seçme sınavlarını ortaya çıkarmıştır. Ortaöğretimde akademik liselerin payı yüzde %65’lerdeyken meslekî eğitimin payı %35’ler düzeyindedir. Bu tablo, 1980’lerden bu yana uygulanmakta olan iktisadî modelle paraleldir. Mayıs 2023’ten itibaren “Ortodoks politikalara dönüş” denerek mevcut iktisadî model uygulanmaya devam etmektedir.  İşte bu koşullar içinde Millî Eğitim Bakanlığımız(MEB), Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adıyla hazırladığı müfredat kamuoyuyla paylaşmış, kamuoyunun görüş ve önerilerine sunmuştur. Özellikle, yeni Maarif Modeli gibi önemli eğitim reformları, veliler arasında yeterince konuşulmazken, Osimhen'in transferi gibi konular daha çok ilgi çekti. Futbolun, Türkiye'de günlük hayatın ve popüler kültürün ayrılmaz bir parçası olduğu düşünüldüğünde, bu tür bir transferin bu denli büyük ilgi görmesi anlaşılabilir. Ancak, bu ilginin diğer önemli konuların, özellikle eğitim gibi toplumun geleceğini şekillendiren alanların gölgede kalmasına neden olması endişe vericidir.

Çocuklarımızın geleceğini belirleyecek olan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adıyla hazırlanan müfredat evlerimizde daha çok gündem olmalıdır.

Victor Osimhen'in Galatasaray'a transferi, Türkiye'de büyük bir ilgi uyandırmış ve futbolun toplum üzerindeki etkisini bir kez daha göstermiştir. Ancak, bu tür popüler olaylar, eğitim gibi hayati konuların gölgede kalmasına yol açmamalıdır. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli gibi eğitim reformları, toplumun her kesiminde yeterince tartışılmalı ve anlaşılmalıdır. Veliler, çocuklarının geleceği için, bu tür reformları anlamalı, bu konuda bilinçlenmeli ve eğitim süreçlerine daha aktif katılım göstermelidir. Popüler kültür ile eğitim arasında bir denge kurarak, hem toplumun güncel olaylarla ilgilenmesi hem de geleceğini güvence altına alması mümkündür.

MEB,  2023 yılı Ağustos ayından bu yana bir dizi olumlu adımlar attı. Türkçenin Zenginlikleri Projesiyle Türkçeye özel bir önem verdi. Türkçe dersinde geçme notunu 70 baremine yükseltti, Türkçe ve Edebiyat derslerinde açık uçlu yazılı sınavın yanında konuşma ve dinleme becerisini ölçen sınavları zorunlu hâle getirdi. Tüm derslerde öğrencilerin kendilerini yazılı ifade edebilme becerilerini geliştirebilmek için açık uçlu sınavları zorunlu kıldı. Seçmeli Dersleri güncelleyerek Kültür ve Medeniyetimize Yön VerenlerAhlâk ve Yurttaşlık EğitimiTürk Sosyal Yaşamında AileGörgü Kuralları ve HitabetMasallarımız-Destanlarımız gibi yeni seçmeli dersler getirerek millî kimliğimizi pekiştirici, gençlerimize özgüven kazandırıcı olumlu yenilikler getirdi. Çalışmanın isminin dışında içeriğine bakıldığında kimi yerde ilmî(sf.10), kimi yerde bilimsel kelimesinin, mefkûre, belâgat gibi bugünkü Türkçede kullanılmayan kelimelerin tercih edildiği görülmektedir. Bugün herkesçe anlaşılan ve Türkçe olan kelimeler tercih edilmeliydi. MEB’in ÇEDES projesinde yer alan “manevî danışman” kavramıyla birlikte düşünüldüğünde bilimsel olmayan kimi kavram ve yaklaşımların tercih edildiği görülmektedir. MEB’in 2023 Ağustos ayından bu yana attığı adımlar Türkçenin Zenginlikleri Projesi, Türkçe ve Edebiyat derslerinin ölçme ve değerlendirme esaslarında yapılan değişiklikler, güncelleyerek Kültür ve Medeniyetimize Yön Verenler, Ahlâk ve Yurttaşlık Eğitimi, Türk Sosyal Yaşamında Aile, Görgü Kuralları ve Hitabet, Masallarımız-Destanlarımız gibi yeni seçmeli derslerin getirilmesi müfredatın milli eksende olduğunu gösterir. Çalışmada, ideolojilerin üstünde millî şahsiyet kazandırma, millî kimlik, millî dil, millî devlet, vatanseverlikten, tarihsel köklerden, medeniyet kuruculuğundan söz edilmektedir. MEB’in çalışmasında yer alan bu atıflar, 2023 Ağustos ayından bu yana atılan adımlarla birlikte değerlendirildiğinde kuşkusuz millî çizgidedir, olumludur.

2005 yılında eğitim  programları yenilenirken “Küreselleşme, küresel sisteme, AB sürecine uyum” ön plandaydı. Neoliberalizmin uzantısı  postmodernizmin eğitimdeki adı olan yapılandırmacı felsefe benimsenmişti. Küresel sisteme uyum içeren millî devlete karşı bu anlayış, felsefî olarak modernist felsefeden kopuşu temsil etmekteydi. “MEB’in son yayınladığı Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ise 2005 yılında benimsenen program ve felsefenin reddiyesi olmakla beraber ortaya net bir felsefe ve anlayış konamamıştır. 2005 yılı programında yer alan küreselliğin yerini vatanseverlik, millîlik almış görünüyor. Bu, hiç kuşkusuz olumludur ve tüm dünyada yükselen millîliğin, millî devlet eğiliminin etkisidir. Net olan, neoliberalizm, küreselleşme, Batıcılık eğilimi kaybetmiş, millîlik ve millî devlet eğilimi kendini kabul ettirmiştir. Millî şahsiyet oluşturmayı, vatanseverliği amaçlayan MEB, Öğrenci Andı’nı geri getirmelidir.

​    Milli Eğitim Şura Üyesi olarak katıldığım, 1-3 Aralık 2021’de toplanan 20. Millî Eğitim Şûrası’nda gündeme getirdiğim öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmeleri, sanatsal ve sportif uğraşılar edinmeleri ve bütüncül gelişimlerinin esas alınmasına yönelik önerilerin MEB’in çalışmasında yer alması ümit vericidir. Ne var ki, bu çalışma, kademeler arası geçişi düzenlemiyor, merkezî, seçici sınavları ortadan kaldırmıyor, meslekî eğitime, yabancı dil öğretimine yönelik bir vizyon ortaya koymuyor. Öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmesi, eğitim hakkı, mevcut sistem içinde hayata geçirilemez, temenniden ibaret kalır. Mevcut sistemde öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda gelişimi, iş bulabilme kaygılarına feda edilmektedir. Bu durum, iş gücünün heba edilmesine, sanatsal, sportif uğraşıları olmayan, mutsuz nesiller yetiştirilmesine yol açmaktadır. Bu çalışma, yazı ve sanat atölyeleri kurulmasını, aklıselim, zevk-i selim, kalb-i selim nesiller yetiştirmeyi amaçlıyor, sınav sistemleri yerinde duruyor. Merkezî, seçme sınavları 1739 sayılı Millî Eğitim Kanunu’nun bireyleri hayata hazırlama, iş ve meslek edindirme hedefini sınavlara hazırlamaya indirgemiştir. Öğrencilerin sanatsal, sportif uğraşılar kazanmasına yönelik hedefler olumludur, fakat aynı zamanda eğitime daha çok yatırımı gerektirmektedir. Okullarımızda bina ve derslik eksikliği, plansızlık gibi nedenlerle devreli(sabahçı/öğlenci) eğitim, kalabalık sınıflar gerçeği ortadayken ve Maliye Bakanlığı Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Tedbirleri Genelgesi yayınlamışken, öğretmen istihdamı emekli olacak öğretmen sayısıyla sınırlı tutulmuş ve en az 3 yıl bina yapımları durdurulmuşken bu hedefler nasıl hayata geçirilecektir? 

Tüm bunlar ek olarak şu başlıklar dikkate alınırsa daha etkili bir model olur:

 

1- Üretim Odaklı Bir İktisadî Modele Dayalı Planlama

Türkiye’nin öncelikli ihtiyacı planlama, tasarruf, yatırım, istihdam, üretim, adil bölüşüm odaklı bir iktisadî modeldir. Bu model çerçevesinde kalkınma planları hazırlanmalı, eğitim sistemimiz baştan aşağıya bu modelin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden düzenlenmelidir. Eğitim programlarından önce, eğitimin kademelendirilmesi, kademeler arası geçisin düzenlenmesi, okul türlerinin belirlenmesi gibi adımlar atılmalıdır.

2- ​Seçme Sınavları Kaldırılmalı Yöneltme İlkesi Getirilmeli

​Millî Eğitim Temel Kanunu’nda yer alan yöneltme ilkesi uygulanmalıdır. Türkiye’de özellikle 24 Ocak 1980 kararlarından bu yana benimsenen ekonomik model, öğrenciyi üretimden koparak akademik eğitime sevk etmiş, öğrenci mevcut sistem içinde yer bulmak için yarıştırılmış, bu süreç sonucunda seçici merkezî sınavlar ortaya çıkmıştır. Öğrenciler sanat, spor ve meslek eğitiminden uzaklaştırılmış, eğitimin aslî amaçları kenara itilerek sınava hazırlık öğretimin odağına yerleştirilmiştir. LGS, YKS gibi sınavlar ve diplomalı işsizler bu süreçte ortaya çıkmıştır. Mevcut sistem içinde arzu edilse bile seçme sınavları kaldırılamamaktadır. Çünkü sistem üretici olmadığı için istihdam yaratamamaktadır. Türkiye, üretim ekonomisini inşa ederek öğrencilerin yeteneklerini geliştirip yöneltme ilkesini hayata geçirebilir ve merkezî sınavları kaldırabilir.

3- Sanatsal, Sportif ve Uygulama Esaslı Eğitim 

​MEB, okul tasarımlarını ve mimarisini öğrencilerin bilimsel, sosyal, sportif, kültürel ve sanatsal yeteneklerini geliştirme amacına göre düzenlemelidir. Buna göre, her okulumuzda kapalı spor salonu, resim ve müzik odası, kütüphane, fen laboratuvarı, gösteri salonu, uygulama bahçesi, tasarım-beceri atölyesi bulunmalıdır. Seçmeli dersler öğrencilerin üretici ve yaratıcı becerilerini geliştirecekleri, ilgi ve yeteneklerini ortaya çıkaracak biçimde planlanmalıdır. Dersler bilgi aktarımı üzerine değil, uygulama esası üzerine kurgulanmalı, derslerin değerlendirmesinde uygulamalar yüzde 50 oranında etkili olmalıdır.

4- Özel Öğretim Kurumları Kamulaştırılmalı, Eğitim Güvence Altına Alınmalı

​Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), Anayasa’nın 42. maddesiyle güvence altına alınmış olan eğitim hakkını hayata geçirmelidir. Eğitim, kamunun en önde gelen görevlerinden kabul edilmelidir.

5- İkili Eğitime Son! Eğitim ve Öğretimin Tekliği Sağlanmalı

​Bütün okullarımızda ikili (devreli) eğitime son verilmelidir. MEB’in kaynakları eğitim protokolleriyle israf edilmemeli, okullaşmaya ayırılmalıdır.

6- Emperyalist Merkezlerden İthal Programlar Yürürlükten Kaldırılmalı

​Türkiye, kendi millî köklerine dayanan, Cumhuriyet’in üreticiliğinden esinlenen millî eğitim programlarını hayata geçirmelidir. MEB’in çalışması bu bakımdan olumlu olmakla birlikte neoliberalizmin eğitimdeki adı olan yapılandırmacılığın reddedildiği açıkça ifade edilmelidir.

7- Temel Eğitimde Öğrenci Andı Okutulmalı

 Öğrenci Andı okutulmalıdır. Bugün en başta gelen değer, vatan ve üretimdir. Öğrenci Andı, temel eğitimde bu değerleri benimsetmenin, aşılamanın aracıdır.

8- Üreten Toplum, Üreten, Çalışan İnsan

Üretim odaklı bir iktisadî model temelinde meslekî eğitimimiz üretim ekonomisinin ihtiyacı olan üreten insanı yetiştirecek okullar olarak yapılandırılmalı ve ortaöğretimdeki payı %60-65 oranında olmalıdır. Meslekî ve Teknik Liselerimizde kültür dersleri, sanat ve spor eğitimi ihmal edilmemeli, meslek okullarımız, Halk Eğitim Merkezlerimiz iş birliği hâlinde okulda verilen eğitimlerin yanında staj yapılan iş yerlerinde de sanat ve spor kursları açılması sağlanmalıdır. 

9- Ortaokul kademesine “Genel Meslek ve El Becerileri” dersi eklenmelidir. Ortaokul kademesinde öğrencilerin meslekî becerilerini ortaya çıkaracak ve geliştirecek bir ders bulunmuyor.

10- Taslak çalışmada yabancı dil öğretime yönelik bir program ortaya konmamıştır. Yabancı dil öğretimi gramer öğretimi esası üzerine değil, önce konuşma esasına üzerine kurulmalıdır. Ortaokulda yabancı dil hazırlık sınıfları kaldırılmalı, yabancı dil hazırlık sınıfı, öğrencinin ilgi ve yeteneğine göre yerleştiği ortaöğretim kademesinde alanın ihtiyacına göre yapılandırılmalı, yabancı dil seçenekleri artırılmalıdır. Türkiye’nin üç büyük ticarî ortağı Çin, Rusya, Almanya. Bunun yanında Türkiye’nin bölgesel ilişkileri gelişiyor. İşte bu stratejik planlama çerçevesinde ortaöğretimde okulun, alanın özelliğine göre yalnız Çince, Rusça, Almanca, Farsça gibi diller de öğretilmelidir.

11- Orta vadede kaldırılması gereken LGS’de İngilizce dersinden soru sorulmamalıdır.

12-Öğretmen Liseleri Yeniden Açılmalı

Öğretmen Liseleri yeniden açılmalı; öğrenci seçimi, öğretmen niteliğini ölçecek biçimde özel yetenek sınavlarıyla ve bilimsel bir kurul tarafından gerçekleştirilmelidir. Öğretmen Liseleri ve Eğitim Fakülteleri Cumhuriyetimizin Köy Enstitüsü geleneğine dayanmalı, Öğretmen Liseleri ve Eğitim Fakülteleri eski Eğitim Enstitülerinin bulunduğu illerde yatılı olarak kurulmalıdır.

Tüm bu yapısal reformları toplumun her kademesine iyi anlatmamız gerekiyor. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bütün çağları kapsayan güzel tespitini hatırlayalım:” Eğitimdir ki bir milleti; ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.”Bu yüzden popüler kültür ile eğitim arasında bir denge kurmak, hem veliler hem de toplum için önemlidir. Velilerin, popüler kültürün etkisi altında kalarak eğitim gibi önemli konuları ihmal etmemeleri için şu adımlar atılabilir:

 

1.Eğitimde Bilinçlendirme Kampanyaları: Maarif Modeli gibi eğitim reformları hakkında velilere yönelik bilgilendirme kampanyaları düzenlenmelidir. Bu kampanyalar, velilerin dikkatini çekecek şekilde, sade ve anlaşılır bir dille sunulmalıdır.

 

2. Medya ve Eğitim İşbirliği: Medya, popüler kültür olaylarına olduğu kadar eğitim konularına da yer vermelidir. Eğitim reformları hakkında bilgilendirici programlar, makaleler ve tartışma platformları oluşturulabilir.

 

3. Okul ve Veli Arasındaki İletişimin Güçlendirilmesi: Okul yönetimleri, velilerle düzenli olarak iletişim kurmalı ve eğitimde yapılan yenilikler hakkında bilgilendirme toplantıları yapmalıdır. Velilerin soruları ve endişeleri dinlenmeli ve gerekli açıklamalar yapılmalıdır.

 

4. Popüler Kültürle Eğitim Birleştirilebilir: Örneğin, Osimhen gibi futbol yıldızlarının eğitimle ilgili konularda da rol model olmaları sağlanabilir. Bu tür figürlerin eğitim kampanyalarında yer alması, velilerin ilgisini eğitime yönlendirebilir.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.