10 Ekim 2024 - Perşembe

TÜRKİYE’DE ÇOCUK İSTİSMARI VE KADIN CİNAYETLERİ:

GÖRMEZDEN GELEMEYECEĞİMİZ GERÇEKLER

Yazar - BORA KAŞLI
Okuma Süresi: 3 dk.
156 okunma
BORA KAŞLI

BORA KAŞLI

-
Google News

HER gün haberlerde, sosyal medyada karşımıza çıkan çocuk istismarı ve kadın cinayetleri vakaları, artık kanıksadığımız, üzülüp geçtiğimiz, ancak gerçekten çözmek için yeterince adım atmadığımız toplumsal sorunlar haline geldi. Bu meseleler, yalnızca bireysel trajediler değil, aynı zamanda toplumun genel yapısındaki adaletsizliklerin ve kültürel kökenli yanlış normların yansımalarıdır.

Bir çocuk, daha hayatının başında, onu koruması gereken bir yetişkinin ellerinde fiziksel, duygusal ya da cinsel istismara uğradığında, o an yalnızca bir çocuğun hayatı kararmıyor. Gelecekte o çocuğun topluma, insanlara ve kendisine duyacağı güven de yerle bir ediliyor. Ne yazık ki, Türkiye’de bu tür olaylar, yalnızca mağdur çocuğun ailesi ve çevresinin değil, toplumun genelinin üzerine titremesi gereken bir yara olarak büyümekte. Eğitim yetersizliği, ekonomik zorluklar ve istismarcılara yönelik caydırıcı olmayan cezalar, bu korkunç olayların artmasına katkıda bulunuyor.

Diğer yanda, kadın cinayetleri de Türkiye’nin kanayan yaralarından biri. “Namus” adına işlenen cinayetler, ayrılmak istediği için öldürülen kadınlar, aile içi şiddete maruz kalıp yetkililerden yardım bulamayan kadınlar… Bunlar tesadüfi vakalar değil; bu cinayetlerin arkasında yatan temel sebep, toplumsal ataerkil yapının ve kadına yönelik tarihsel baskının bir uzantısıdır. Kadınlar, en temel hakları olan yaşam haklarını dahi savunamazken, toplum olarak ne kadar ilerlediğimizi gerçekten sorgulamamız gerekiyor.

Bu sorunların çözümü yalnızca yasaları değiştirmek ya da cezaları artırmakla sağlanamaz. Evet, hukuki yaptırımların caydırıcılığı artırılmalıdır; ancak aynı zamanda toplumda köklü bir zihniyet değişimi yaratılmalıdır. Çocuklara ve kadınlara yönelik şiddetin normalleşmesini önlemek için eğitim sistemi, aile yapısı ve medya gibi toplumun her katmanına yayılan bir farkındalık kampanyası yürütülmelidir. Özellikle medya, bu olayları haberleştirirken duyarlılıkla yaklaşmalı, şiddetin özendirici ya da meşrulaştırıcı bir şekilde sunulmasına izin vermemelidir.

Kadın cinayetlerinin durdurulması ve çocuk istismarının önlenmesi için herkesin sorumluluk alması gereken bir dönemdeyiz. Bu meseleler sadece mağdurların ya da onların yakınlarının değil, hepimizin sorunu. Özgür ve eşit bir toplum yaratmak için toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bilinçlenmeli ve bu tür trajedilerin bir daha yaşanmaması adına elimizden geleni yapmalıyız. Gözlerimizi kapatmak artık bir seçenek değil, çünkü bu karanlık yalnızca büyümekte.

Bugün sustuğumuz her hikâye, yarının mağdurlarına davetiye çıkarıyor. O yüzden sesimizi yükseltme zamanı geldi; çocukları ve kadınları koruma zamanı. Haydi, Gazipaşa, haydi Antalya, haydi Türkiye…

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.