YALANDAN İNSANLIK ÖLÜYOR
.
ZEYYAT ŞAHİN
-YALAN söylüyoruz, yalandan yaşıyoruz; yalanı baş tacı yapıyoruz. Gerçeğin olabildiğince uzağında, yalanın tam orta yerinde hayatlar kuruyoruz kendimize. Üstelik bu yalandan dünyayı sadece kendimize kurmakla kalmıyoruz herkese dayatıyoruz yalanlarımızı.
Yalana hayır diyenlerin, gerçeğin gerçekliğine inananların hayatın tam orta yerinde yapayalnız kaldıkları, horlandıkları bir dünyadayız. Yani yalan dünya. Aslında yalan olan dünya değil, bizatihi hayatın kendisi. Yok, saydığı, yalanlara feda ettiği kendi gerçeği insanın. Kör kuyular kazıp kendi kuyusuna düşüyor insanlık. Ve düştüğü kuyulardan yükselen imdat çığlıklarına kimse kulak vermiyor; çünkü gerçeği öylesine horladık, öylesine hayatın ötesine ittik ki, insanın feryadına bile kulak veren yok. Her şeyin yalan üzerine kurulduğu hayatta elbet imdat feryatları ve çırpınışları da yalan olarak algılanacaktır.
Yalanla örülmüş ve yalana methiyeler düzülmüş haya hiç de insana göre değil. Böyle bir dünyada kimse kimsenin imdat çığlıklarına kulak kesilmiyor; kimse kimseye sesini duyuramıyor. İnsan insana sesini duyuramayınca ve milyarların ortasında yapayalnız kalınca bu kimin işine geliyor dersiniz? Irak’ta, Filistin’de, Afganistan’da, Çeçenya’da her gün onlarca yüzlerce insan imdat çığlıklarını kimseye duyurmadan ölürken kimler tabutlar üzerinde dans ediyor dersiniz?
Cevabı basit: Dünyayı yalanın tahakkümüne itip, insanın tüm gerçekliğini, gerçekliği algılama yetilerini yok edenler yani insanın yalnızlığından, gerçeğin hayatı terk etmesinden kârı olanlar. Yani emperyal kapitalistler, küreselleşmeciler. Yalanı yayamadıkları, yalanı hayatın merkezinde tutamadıkları yerde onlara hayat yok çünkü.
İnsanın kendi gerçeğini keşfettiği, diğer insanları fark ettiği yerlerde kimse dolarların üzerinde dans edebilmek için hayatlarımızın üzerinden buldozerler geçiremez. Unutmayın ki: “Birlikten kuvvet doğar, gerçekten direnç.” Zaten direncimizi kırmak için yalanı dayatıyor, hayatı yalan üzerine bina ediyorlar.
Ve yalan hayatımızı sinsi bir yılan gibi kuşatıp zehrini insan ilişkilerinin orta yerine boşaltıyor. Hayatın en büyük ve en önemli gerçeklerini yalanlaştırıyor, yalınlaştırıyor. İnsanlık aşk gibi büyük bir gerçeği yalan kurban ediyor. Aslında kurban ettiği aşk değil kendi gerçekliği ve var oluş sebebi; ama bunun farkında değil.
Oysa aşk yalana tahammül edemez, edemiyor da zaten ve hayatımızı terk ediyor. Aşk da terk edince katlanılmaz bir sürece dönüşüyor, eksiliyor hayat. Tam da Necip Fazıl’ın söylediği gibi:
“Hayat mayat diyorlar
Benim gözüm mayat’ta
Hayatın eksiği var
Hayat eksik hayatta”
Yunus Emre;
“Aşk gelicek,
Cümle eksikler biter” diyor. Hayatın eksikliğini aşk tamamlar, aşk da ancak gerçeğin olduğu yerde barınabilir. Eksiksiz bir hayat yalansız bir hayattır.
Eksiğe tahammülümüz yoksa yalana tavizimiz olmamalı. Yalanı, hayatın merkezinde ait olduğu kör kuyulara sürgüne mahkum etmeliyiz.
Yalandan kim ölmüş diyebilirsiniz. Allah rızası için fark edin, yalandan insanlık ölüyor ve insanlığın başına gelen felaketten kimse kaçamaz.