KREDİ KARTI, KÖFTECİ YUSUF VE HUKUK
.
ZEYYAT ŞAHİN
-ÇOK ilginç bir durumla karşı karşıyayız. Köfteci Yusuf olayında devlet resmi belgeleri ortaya koyuyor ancak halk, devlete değil kendi sağlığı ile oynadığı iddia edilen firmaya inanma eğiliminde.
Bu çok vahim bir durum. Vahim çünkü devletin güven kaybı bütün bu sahtecilik, dolandırıcılık, mafyacılık, rüşvet vb. durumlardan çok daha kötü. Devlete güvenmeyen bir halk devletin bu sorunları çözmek için atacağı adımların arkasında durmaz.
Kendini yurttaşına anlatamayan ve yurttaşın kendisine inanmadığı bir devletin eli ayağı bağlıdır. Yurttaş devlete yazılı olmayan bir sözleşmeyle bağlıdır. Bu sözleşme yurttaşa bazı haklarını devlete devretme karşılığı güvenlik garantisi verir.
Şu anda Türkiye devleti ile yurttaşı arasındaki bu sözleşme derin yara almış durumda. Köfteci Yusuf olayı bunun en net göstergesi.
Bir göstergesi daha var, o da yurttaşların Savunma Sanayi Fonu'na 750 ₺ ödememek için kredi kart limitini düşürmeye başlamaları. Bu çok daha vahim çünkü Türk halkı gibi ülkesi için ölmeye hazır bir toplum, Savunma Sanayi için yılda 750 ₺ gibi komik bir rakamı ödemek istemiyor.
Bu akıl alır gibi değil ama akla uygun bir izahı var elbet. Yurttaş devlete güven duygusunu kaybetmiş. Bir miktar para vermekten değil o paranın doğru harcanmayacağından korkuyor. Tıpkı Köfteci Yusuf olayında resmi belgelere inanmadığı gibi bu paranın harcanacağı yer konusundaki resmi beyanlara da inanmıyor.
Bütün bunların temelinde devleti somut bir varlığa dönüştüren hukuk sistemine olan inancın zedelenmesi hatta ağır yara alması var. Türkiye lüzumsuz tartışmalarla vakit kaybetmek yerine acil olarak bir hukuk güvenliği seferberliği başlatmalı.
Gündemi meşgul eden Anayasa değişikliğinden çok daha önemli bu çünkü güven duygusu yara almış bir topluma Anayasa değişikliğini anlatmanız mümkün değil. Yurttaş, Anayasa değişikliği adı altında başka bir şey amaçlandığını çoktan düşünmeye ve dillendirmeye başladı bile.
Devlete duyulan güvenin yeniden tesisi için yurttaşlara kendisini değersiz hissettiren mülakat yerine liyakat esas alınmalı. Suçların cezasız kaldığı, mahkemelerden sonuç alınmadığı, kamu kaynaklarının iktidar yanlılarına aktarıldığı, ihalelerin hileli olduğu vb birçok algı yıkılmalıdır.
Bütün bunlar da ancak işleyen Evrensel bir hukuk sisteminde mümkün yoksa bütün gayretler boşa gidecek.