ZEYTİN, NAR VE YAR
.
ZEYYAT ŞAHİN
-“Önde zeytin ağaçları
Arkasında yar”
diyor BEDRİ RAHMİ “Sitem“ şiirinde.
Zeytin ve yar…
Ne muhteşem bir uyum değil mi?
Biri asırlarca kutsanmış bir meyve diğeri asırlar boyu şiirin ve sanatın kaynağı.
Ve nar…
Cennet meyvesi.
Antik dönemden beri bilinen ikinci en eski meyve.
Zeytin, nar ve yar insanın şifası.
İlk ikisi tenimizin üçüncüsü ruhumuzun sızılarına bire bir.
Birinin eksiği diğeri tarafından telafi edilemeyen üçlü.
Asrımız, aklı kutsayan dahiler asrı.
Ve bu dahiler, zeytini ve narı yeniden keşfettiler; insanlığın ten sızılarını gidermek için methiyeler düzdüler her ikisine de.
Ve fakat bu dahiler, yalnız akılla algılanan bir dünya tasavvur ettikleri için gönülle algılanan yar’i ihmal ettiler.
Ve aslında yar ihmal edilince ne zeytin işe yarıyor ne de nar.
Gönül sızıları dinmeyince tenin sızılarını dindirmek olsa olsa bir küçük teselli veriyor insanlığa.
Dehayı kutsayanlar ve mütevazi gönül hikayelerini ihmal edenler, insanlık için her dem yeni bunalımlar ve hayatımızda telafisi mümkün olmayan boşluklar imal ediyorlar.
İnsan, eksilerek yol aldığı hayatta zeytin ve nara feda ettiği yarin yerini hiçbir şeyle dolduramıyor.
Ve içimizdeki boşluk büyüdükçe dışımızdaki belalara karşı direncimizi kaybediyoruz.
Gönül vadimizden yari kovduktan sonra bütün vadileri zeytin ve narla doldursak neye yarar???